9 Şubat 2011 Çarşamba

Teşekkürler Kaptan Alex....





Kimi insan vardır, sevilir, saygı duyulur,ama yaptığı işte başarısızdır, kimi insanasa, Allah yetenek vermiştir, ama sempatinin, mütevaziligin zerresini verirken es geçmiştir, bu sebeple de bu kişiler yeteneğinden dolayı insana tepeden bakma hakkını kendinde bulur. Futbol camiasında da bu iki türden insanlardan çokça görebiliriz. Hatta antipatik ve kabiliyetsiz olanından da bolca vardır malesef. Ancak tam tersi olan futbolcuları, yani hem kabiliyetli, hem de mütevazi ve sempatik olanları, tarihimizden bugüne, saymaya kalkarsanız iki elin parmaklarını geçmeyecektir.

Örneğin, Sergen, Hagi, Ceyhun, üçüde Allah tarafından yetenekle ödüllendirilmiş, ama gram sempati verilmemiş, Türkiye'ye gelmiş en iyi futbolculardandır. Bu yeteneklerinin verdiği ukalalığı, çirkefliği ve saygısızlık hakkını kendilerinde hak olarak görmüşler, kendilerini idol yapanlara bile zaman zaman sevimsiz davranışlarda bulunmuşlardır. Oynadıkları takımın fanatik taraftarı hariç kimse tarafından da sevilmezler. Bir de kabiliyetsiz, ama kişiliğiyle kendisini sevdiren, yani Hagi'nin, Sergen'in tam tersi olan, bu yüzden takımında taraftarının desteğiyle barınabilen futbolcular vardır. Örneğin, eski Fenerbahçeli İlker, Hakan Şükür, Beşiktaşlı Recep. Tamam Allah bunlara çok fazla yetenek vermemiştir, ama adamlar yıllarca iyi niyetle takımlarına hizmet etmişler ve başarılar yaşatmışlardır, tribunler de kendilerini çok sevdiği için herzaman desteklemişlerdir. Düşünsenize Hakan Şükür bu sevgiyle, destekle Türkiye'nin en büyük golcüleri arasına girdi. Bazen düşünüyorum, ben de futbolcu olsam, bu desteği görsem, acaba Türkiye'nin Messi'si olabilirmiydim? diye :). Asıl bir de Allah'ın yetenek dağıtırken, sempati dağıtırken unuttuğu futbolcular vardır ki düşman başına. Hem sevimsizdir, hem yeteneksizdir hem de kendisini dünyanın en iyi futbolcusu sanmaktadır. Biliyorum hemen aklınıza Sabri, İbrahim Üzülmez, Servet, eskilerden Arif Erdem geldi, ama ben söylemedim, siz söylediniz :) . 


Her neyse konumuza dönelim. Allah'ın hem yetenek, hem sempati, hem zeka, hemde mütevazilik verdiği kişilerden, benim dünya gözüyle gördüğüm iki üç kişiden birine. Fenerbahçe'nin kaptanı, idolü, kurtarıcısı Alex De Souza'ya. Bugün itibariyle Alex'imiz Fenerbahce'yle iki yıl daha kontratını uzattı ve biz futbol sevdalılarına iki yıl daha kendisini keyifle izleme olanağı tanıdı. Alex geldiğinden beri onlarca futbolcuyla kıyaslandı. Bir yıldız geldi Türkiye'ye on tane Alex eder dendi, diğeri için onbeş Alex dediler, dediler de dediler, ama hepsini toplasan hiçbir zaman bir Alex etmedi. Neden mi çünkü Alex, futbolculuğunun yanına insanlığını mütevaziliğini koydu. Yuhalandı kafasını önüne eğip soyunma odasına gitti, alkışlandı taraftarı abartısız mütevazice selamladı. Ailesiyle seviyeli yaşadı ve en önemlisi, yerine düşünülen her genç oyuncuya sahip çıktı elinden geldiğince yol gösterdi. Ve yavaş yavaş O'nun varlığıyla yanında yetişen genç yetenekler kadroda yer bulmaya başladı. 

Sözün özü, Alex hem futboluyla, hemde adamlığıyla kulubune hizmet etti ve etmeye iki sene daha devam edecek. Biz de keyifle tribunlerden, TV'den bu büyük sihirbazı izleyeceğiz.  Bize bu fırsatı veren Alex'e, Alex'le devam kararı alan Aykut Kocaman'a ve anlaşma sağlayan Fenerbahce yonetimine binlerce teşekkür.....

3 yorum:

  1. 33 yaşında olmasına rağmen tartışmasız Türkiyenin gelmiş geçmiş en iyi futbolcusudur. ne guti ne quaresma ne varsa Alexte var. senı çok seviyoruz Alex De Souza

    Bülent Erkol

    YanıtlaSil
  2. Yorumun icin Tesekkurler Bulent, bende aynen katiliyorum ve yorumlarinin devamini diliyorum.

    Sevgiler
    Oktay

    YanıtlaSil
  3. Alex ve hakkinda yazdiklarin cok guzel. bende kendsini once birey sonra sporcu olarak cok ama cok begeniyorum....ve yazin cok guzel olmus, sagol...

    YanıtlaSil