24 Haziran 2014 Salı

ARTIK KORKAKLAR DÜŞÜNSÜN…

3 Temmuz 2011 sabahı başlayan kabus her Fenerbahçe’liyi derinden yaraladı. Öyle iftiralar atıldı ki o süreçte, hayat tüm Fenerbahçe’liler için kabusa dönüştü. O günkü gazeteler felaket senaryoları yazarken, medyadaki maşalar adeta körüklüyordu ateşi. Her köşeyi adeta kumpasçıların bir piyonu tutmuştu ve herbiri görevini layıkıyla yerine getiriyordu. Savcısından, polisine, federasyon başkanından, UEFA yetkilisine herkes durumun ne kadar vahim olduğundan bahsediyordu. Fenerbahçe yasadışı örgüt, yöneticileri organize çete ilan edilmişti resmen. Fenerbahçe camiası şaşkınlık içindeydi. Şikeyi asıl yapanlar mağdur ilan edilmiş, Fenerbahçe’nin idamı isteniyordu. Belki o günlerde uzlaşma yoluna gidip Fenerbahçe’yi teslim etseydi Aziz Yıldırım, herşey güllük gülistanlık olacaktı, ama o zamanda  Fenerbahçe asla Fenerbahçe olmayacaktı. İşte o günlerde büyük bir karar vermek zorundaydı Fenerbahce kongresi. Ya Başkanının yanında olacak ve mücadeleye katılacaktı, ya da Başkanını feda edip Fenerbahçe’yi dümen suyuna sokacaktı. Ve tam da beklendiği gibi, tarihine yakışır şekilde bir karar verdi Fenerbahçe Kongre Üyeleri. Ya İstiklal Ya Ölüm dedi ve Başkanına sahip çıktı. 

Mücadelenin kolay olmayacağını ve işin ucunda ülkemizin geleceğinin de olduğunu çok iyi biliyordu Fenerbahçe’liler. Yıkılmayan Son Kale lafıda öylesine söylenmiş bir laf değildi. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin teminatı olan yargıdan öyle kararlar çıkıyordu ki herkesi dehşete düşürüyordu. Sonunda Fenerbahçe’liler Adalete Fener Yakmaya karar verdi. Bunun tek amacı karanlıkta oynanan oyunları, çevrilen entrikaları gün yüzüne çıkarmak ve insanlara gerçekleri göstermekti. Nitekim öyle de oldu. Fener her karanlığı aydınlatmaya yetti ve milyonlar adalet için sokaklara döküldü. Ve sonunda, Fenerbahçe’ye ilk atılan çamurun tam 3’ncü yılına girilirken, yargı büyük bir yanlış olduğunun farkına vardı ve sözde şike davasını yeniden yargılama kararı aldı. Bu elbette çok büyük bir adım hataların düzeltilmesi için, tabi bu seferki yargılama adil olursa. Bu sebeple Fenerbahçe’li kendisiyle ne kadar gurur duysa azdır, çünkü adalete yakılan Fener’le sadece sözde şike davasında değil, diger özel yetkili mahkemelerde görülen davalardaki yanlışlarıda gozler önüne sererek bir çok mağdur kişinin önünüde aydınlatmış oldu Fenerbahçe’li.

Bu arada sporda da maddi manevi zarara uğramış olan Fenerbahçe, iftiralarda 3’üncü yıla girdigimiz bu yılda müthiş bir mücadele vererek kendisini toparladığını herkese göstermiş oldu. Ligin bitmesine haftalar kala futbol takımının şampiyonluğu kazanması sonrası, erkek basketboldaki şampiyonluğuda gerçekten müthişti. Gerçi bu şampiyonluğuda lekelemek adına şer odaklarının sportif maşalarıda çok çaba sarfetti, ama artık kumpaslara karşı alışık ve hazır olan Fenerbahçe camiası bu oyunları kolayca bertaraf ederek, ebedi dost görünümlülere pabuç bırakmayarak hak ettiği kupayı müzesine getirmeyi bildi. Ancak tabi ki bende her Fenerbahçe’li gibi o kupayı o son maçı oynayarak kazanmayı tercih ederdim. Ve ezeli rakip bildiklerimizin bizim gibi yüreğe sahip olmasını canı gönülden isterdim, çünkü biz Fenerbahçe olarak yürekli bir ezeli rakibimiz olmasını fazlasıyla hakediyorduk. Ama ne yazık ki bundan önceki yaşattığımız hezimetler rakibimizin dengesini çok bozmuş olacak ki, bir yenilgiyi daha kaldıracak güçleri kalmamış, ve maça çıkmak yerine iftiralarla gündemi değiştirme yolunu tercih etmişlerdir. 


Sözün özü, Fenerbahçe 3 Temmuz 2011 günü kuşatıldığında, kimse bu direnci ve mücadeleyi beklemiyordu, ama hem sportif anlamda, hem de yargı önünde öyle bir direnç gösterdiki camia, tabiri caizse herkesin ağzı açık kaldı. Fenerbahçe’ye olan inanç, birlikteliği, birliktelikte adaleti getirdi. Ve 3’üncü yılın dolmasına tam 10 gün kala, 23 haziran 2014 günü, sonunda yargıdan güzel bir haber geldi ve Fenerbahçe hukuk mucadelesine en baştan başlama şansı yakaladı. Umarım bu sefer ki yargılama adil olur ve geçte olsa adalet yerini bulur. Ancak tekrar hatırlatmakta fayda var ki, yeniden yargılama surecinde de Fenerbahçe ve Başkanı asla yalnız olmayacaktır ve Adalete Yakılan Fener’in ışığı her zaman karanlıktakilerin tepesinde olacaktır. Yani herkes ayağını denk alsın. Ha eğer adil yargılanma olur ve bir suçumuz olduğu ortaya çıkarsada boynumuz kıldan incedir. Hep beraber cezamızı çekmesinide biliriz. Bizim beklentimiz af veya rica minnet aklanmak değil, adil bir şekilde yargılanarak aklanmaktır. Başkanımız ve yöneticilerimize olan inancımızda tamdır. Bundan sonrasınıda kupa uğruna onurunu satanlar ve sahada bile karşımıza çıkmaktan korkanlar düşünsün!