23 Nisan 2012 Pazartesi

Fenerbahçe Yıkılmıyor...


3 Temmuz’da ne iftiralara uğradı, ne badireler atlattı bu kulüp. Başkanı sırf hizmetleri nedeniyle, özgürlüğünden yoksun edilirken, yanında diğer Fenerbahçe hizmetkarları yöneticilerimiz ve kulüp çalışanlarımızda vardı. Medya vurdukça vurdu, siyaset yorumcuları, kendilerini spor yorumcusu ilan ederek, aldıkları talimatlarla, Fenerbahçe’yi idam, Başkanı ve spor adamlarını hain ilan ettiler. Yetmedi, oylarımızla koltuklarında oturanlar, utanmadan ince ince çalışıyoruz mesajları verdiler, Avrupa’yla dirsek temasında bulunan lobi sahipleri yemeden içmeden, yargılanması başlamamış davada suçluyu ilan edip, futbolun patronlarına sözlü olarak kesinmiş gibi bilgiler aktardılar. Bu uğraşların sonucu, takımdan ayırlmak zorunda kalan futbolcular, gidilemeyen Avrupa kupaları, borsada kaybedilen paralar ve en önemlisi dünyada kaybedilen prestij oldu. Peki becerebildilermi, yıkabildilermi koca çınarı bu yaptıklarıyla? 
Tabi ki hayır. Fenerbahçe’yi kendileri gibi sandılar. Koca çınarın kökünü görmediler. Bugünlere gelirken, neden büyük ilan edildiğini anlamadılar, taraftarının senin için ölürüz diye bağırmasını sadece tezahurat sandılar. Ama ne koca çınarın bir dalını kırabildiler, ne de etle tırnağı, yani Fenerbahçe ile taraftarını birbirinden ayırabildiler. Söyledikleri yalanların, attıkları iftiraların birine bile inanmadı büyük Fenerbahçe’nin büyük taraftarı. Her iftiraya karşı, daha da fazla dik durdu, camiasının önünde adeta siper oldu Fenerbahçe’li. Çağlayan’da başkanına ve yöneticilerine güç verdi, ordan salonlara, statlara gidip sporcusunun yanında oldu cefakar taraftarlar. Başkanı bu sayede hapishanede güç buldu, sporcuları sahada daha fazla mücadele etti arkasında ki bu destekle. Sonuç olarak yıkılmadı Fenerbahçe. Ne sahada, ne adliye de, ne de dünyanın gözünde.
22 Nisan akşamı da öyle bir maç vardı ki, tüm Türkiye sesini soluğunu kesti maç saatini bekledi. Onur savaşı verenlerle, fırsatçıların bu sezon üçüncü karşılaşmasıydı bu. Son maçta beraberliğe sevinen taraf, bu sefer kendi sahasında, şampiyonluğu garantileyecek 3 puani arıyordu. Hayatında tek sevindiği beraberlik, taraftarının her şartta özveriyle gösterdiği birlik ve beraberlik olan tarafsa, deplasmanda, alınterine atılan iftiranın hesabını sormak için oradaydı. Başkanımıza yapılan haksızlık bitmeden futbol yazmama kararıma uyarak yine detaya girmiyorum, ancak Stoch’un hayalleri yıkan golünden de bahsetmeden geçemiyorum. Her neyse sonuç Fenerbahçe’nin 2-1 galibiyeti oldu. Ve Türkiye bir kez daha gördü Fenerbahçe’nin Yıkılmadığını, Yıkılamadığını. 
Şimdi Fenerbahçe daha fazla yakın şampiyonluğa. Sporcular daha inançlı, taraftarlar daha  dirençli. Artık daha da zor Fenerbahçe’yi yıkmak. Belki iki kupayı birden alır Fenerbahçe, belki de ikisini birden kaybeder, bunu zaman gösterecek, ancak bir gerçek var ki her iki kupada da sonuna kadar mücadele edecek tek takımdır Fenerbahçe ve sonuç her ne olursa olsun, bu atlattıklarına rağmen hala bu kadar tepedeyse, bu kadar iddialıysa bu Fenerbahçe haketmiştir bütün kupaları. Eğer sezon başında elinden alınanlar düşünülürse, Başkanının içerde olduğu, kaybettigi futbolcular, bozulan maddi durumlar gibi, herşeye rağmen hala buralarda olmak Fenerbahçe’nin büyüklüğündendir. Türkiye’de 4 büyük var derler, Fenerbahçe dışındaki diğer üçünü birleştirin, iddia ediyorum, bu zorluklara 3ü bir yerde olarak bile bu kadar dik duramazlardı. Sonuç olarak, sezon nasıl biterse bitsin bu senenin şampiyonu Fenerbahçe’dir, ama biz kaybedersek kupamızı isteriz  diye de ağlamayız kimse korkmasın, çünkü Fenerbahçe’li olmak, kupaya tapmak veya kupa için her türlü pisliğin içinde olmak değildir. Fenerbahçe’li olmak koşulsuz sevmek, şerefinle mücadele etmektir.

Son olarak Başkanıma bir sözüm var. Başkanım geçen ay çok dua ettim, o sayıyı sevdikleriniz yanınızdayken  okuyun diye, ne yazık ki olmadı. Sizin için dualarımız devam ediyor. Her geçen gün suçsuzluğunuza olan inancımız daha da artacak. Tek endişemiz sizin moraliniz ve sağlığınız. Yine o gün Cağlayan’da olacağız ve sizi bekleyeceğiz, ta ki oradan beraber çıkacağımız güne kadar. Sabırlar Diliyorum.