24 Ocak 2014 Cuma

SON SÖZÜMÜZ…

Yazılan senaryonun galası 3 Temmuz 2011 günüydü. Sahneye konan oyunun kurbanları da Fenerbahçe ve Fenerbahçe’ye hizmet eden kişilerdi. Sabah erken saatlerde yapılan baskınlarla sanırsınız dünyanın en büyük terör örgütü yakalandı. Sonrasında şakşakçı medya tarafından kullanılan başlıklar ve resimlerde adeta bunu belgeler nitelikteydi. Amaç Fenerbahçe başkanını Fenerbahçe’den suçlayarak koparmaktı. Silahlı suç örgütü diye basına servis edilen haberler sonrasında olay şike davasına dönüşmüş, onlarca maçta şike olduğu iddia edilir olmuştu. Aylar süren davalar ve bu süre içinde insanların özgürlüğünden edilmesi sonrası delillerin tamamının savunma tarafından çürütülmesine rağmen 3 maçta şike yapıldığı gerekçesiyle Fenerbahçe Başkanı ve bazı yöneticileri suçlu bulundu mahkeme sonucunda. Yine de Fenerbahçe taraftarı bu işte bir terslik olduğunu biliyordu, en basiti şike yapılmışsa kiminle yapılmıştı bunun cevabı yoktu ortada. Haklı olarak Fenerbahçe ve davada suçlu bulunan kişiler yargılamanın usulü ve bant kayıtlarındaki yanlışlar sebebiyle yargıtaya başvurdu.

Yargıtay kararı beklenmeye başlandığında adalete güvenen herkesin içi çok rahattı, çünkü görülen davadaki yanlışlar gün gibi ortadaydı. Bir de davayı gören mahkemenin konusu da değildi ayrıca bu dava. Adalete güvenen herkes yargıtaydan davanın geri döneceğini ve daha adil şartlarda bir yargılamanın tekrar yapılacağını düşünürken, ülkede bir başka siyasi kriz ortaya çıktı. Bu malum krizi tekrar yazmaya gerek yok, ancak yaşananlar Aziz Yıldırım’ın daha ilk günkü söylemini doğrular nitelikteydi. Hatta bu sebeple bütün Özel yetkili mahkemelerde görülen davaların tekrar görülmesi gündeme geldi. Bu durumda açıklanması beklenen yargıtay kararının askıya alınacağı düşünülürken, alelacele Fenerbahce’nin davasında onama kararı çıktı. Taraflı tarafsız herkesin manidar bulduğu bu karar nasıl uygulanır, yeniden yargılama kararının önü açılırsa bu kararı verenler ne yapar bunları bilemeyiz, ama tarih ne yazık ki bir haksızlığa daha şahit oldu diye düşünüyorum.

Yargıtay kararı açıklandığında Aziz Yıldırım yurtdışındaydı. Bunu fırsat bilen malum basındaki malum menşeili kişiler hemen patlattılar bombayı. Aziz Başkan yurtdışından dönmeyecek ve kaçak olarak hayatına devam edecek diye. Hatta aklı evvel kişiler bundan sonra yönetim kurulu Fransa’da yapılır gibi seviyesiz esprilere bile imza attılar. Ama insan karşısındakini kendi gibi bilirmiş sözünü akıllara getiren bu söylemlerin hepsinin içi boş çıktı, çünkü 21 Ocak akşamı Aziz Yıldırım “kalemimiz kırılmış, cezamı çekmeye geldim” diyerek İstanbul’a ayak bastı. Onbinlerce kişinin eşliğinde havaalanından Fenerbahçe stadına gelen Başkanı karşılayanlar arasında diğer takım taraftarlarını da görmek Türk insanının yapılan haksızlığa tepkisi olarak en büyük cevaptı tüm dünyaya. Başkan kaçacak, ülkeye dönmeyecek diyenlerin yüzü kızarmışmıdır? Hiç sanmıyorum, ama Aziz Yıldırım’ın kocaman yüreği, haksız sonuçlansa bile kanunlara olan saygısı eminim herkes tarafından görülmüştür.


Fenerbahçe taraftarına gelince. Dünyanın en büyük sivil toplum örgütü olduğu her geçen gün daha da tescillenen bu taraftar grubu Türkiye’nin gururudur diye düşünüyorum. 21 Ocak akşamı onbinlerce kişi sokaklara döküldü ve bir kişinin bile en ufak bir taşkınlığı kanunsuz hareketi olmadı. Bu da gösteriyor ki bir tahrik olmazsa Fenerbahçe taraftarı aklı selim davranmayı bilir ve hakkını sonuna kadar savunurken hiç bir taşkınlığa sebebiyet vermez. Bu sebeple büyük taraftarımızı bir kez daha kutlamak istiyorum, önce medeni olmalarından sonra da Fenerbahçe’sine güvenlerinin bir gram bile azalmamasından dolayı. Unutulmamalıdır  ki doğrular ortaya çıktığında bunun en büyük mimarı kendileri olacaktır. Bu sebeple herkesi Fenerbahçe’ye daha fazla desteğe davet ediyorum. Hukuk savaşımız sürerken takımlarımızda sahada ki onurlu mücadelesine devam ediyor, her branşta şampiyonluk parolasıyla çıktığımız yolumuza en önde devam ediyoruz. Bu haksızlıklara en güzel cevabı sporcularımız sahada vermek için durmadan çalışıyorlar, taraftarımızın koşulsuz desteği de tek dayanakları. Yani Fenerbahçe’li! çok yoğun günler bizi bekliyor. Belki birgün sokakta, ertesi gün statta, birgün cezaevi kapısında ertesi gün basketbol salonunda olmamız gerekebilir, ama bu bizleri yormayacak ve hep Fenerbahçe’mizin ve başkanımızın yanında olacağız. Kimse unutmasın ki her nerde olursak olalım ilk sözümüz de son sözümüz de Fenerbahçe olacak!