22 Ağustos 2012 Çarşamba

KOCAMAN BİR LİNÇ GİRİŞİMİ...





Henüz gelecek vaadeden, genç bir futbolcuyken kesişti Fenerbahçe ile yolları. O zamanlar iyi bir golcü olacağı öngörülüyordu belki, ama kim tahmin edebilirdi ki Fenerbahçe tarihine adının altın harflerle yazılacağını ve bu sebeple Fenerbahçe’ye karşı yapılan operasyonlar çerçevesinde linç edilecekler listesinde en ön sıralarda yer alacağını?

Oysa ki tek amacı futbol oynamaktı genç Aykut’un. Sakarya’da yıldızı parlamış Fenerbahçe’nin dikkatini çekmişti 1980’li yılların sonlarında. Ve 1988 yılında hayallerini süsleyen Fenerbahçe’ye transfer olmuştu. Takım arkadaşları Oğuz ve Rıdvan’la inanılmaz bir uyum sağlamışlardı. Hatta bir sezonda 103 gol atarak büyük bir rekora imza atan takımın en golcü isimlerinden biri olarak bu başarının en büyük mimarlarından biri de kendisiydi. Ama hiç şımarmadı! Hatta tam aksine attıkça mütevazileşti, mütevazileştikçe daha çok attı. 1989 yılında ki unutulmaz 3-0‘dan 4-3‘lük Galatasaray zaferinde ki ilk golün sahibi olsa da, 1996 yilında Trabzon’da cehennemde oynanan maçta takımı şampiyon yapan golü atan kişi olsa da hiç bozmadı kendisini. Hatta o ortamda rakip arkadaşları adına üzüldüğünü söyleme cesaretini bile gösterdi Aykut Kocaman.

Daha sonra ikinci kariyer dönemi başladı. Aykut oldu Aykut Hoca. Ve yine Fenerbahçe ile kesişti yolları. Hiç taviz vermediği kişiliği ve mütevaziliği, Fenerbahçe teknik direktörlüğüyle ödüllendirildi Kocaman’ın. İlk yılında şampiyonluk yaşatması büyük bir başarıydı. Ancak öngörmediği bir saldırı sonucu Fenerbahçe kabuslar yaşamaya başladı. Başkanı sebepsiz yere cezaevine gönderildi, yarattığı muhteşem kadronun en önemli parçaları bir anda elinden kayıp gitti ve takımı Avrupa’dan men edildi. Bütün bu linç girişimleri, öyle bir anda yapıldı ki, ne toparlanmaya zaman vardı ne de eksikleri gidermeye. UEFA’daki işbirlikçileriyle, TFF içinde ki Fenerbahçe düşmanlarıyla, basındaki paralı askerleriyle öyle bir saldırıya geçmişlerdi ki Fenerbahçe’ye karşı, herkes umutsuzluk içindeydi. İşte tam o sırada Başkanı içerde mücadele verirken, Aykut Kocaman’da 1989’da 3-0 mağlupken attığı umut golünün bir benzerini tekrar attı. Gemisini terketmek bir tarafa, dimdik duruşuyla, yürekli söylemleriyle takımını bir arada tutarak, bu mücadelede yönetimine, taraftarına ve futbolcusuna en büyük cesareti ve direnme gücünü verdi. Zaten bu sebepten değilmi sizce de futbolcuların ona olan saygısı, rakip bir futbolcunun bile oyundan çıkarken yanına gelip onun ellerinden öpmesi?

İşte bu sebeple şimdi Aykut Kocaman’ın ismi linç edilecekler sıralamasında en ön sıralarda yer alıyor. Sanıyorlar ki, Fenerbahçe taraftarına Aykut Kocaman’ı hatalı gösterirsek bu taraftar onu yok eder, tıpkı Aziz Yıldırım’a 3 Temmuz sürecinde denedikleri, ama başaramadıkları gibi. Amaçları dik duranları tektek yok ederek Fenerbahçe’yi başarısız kılmak. Tabi ki her insan gibi zaman zaman Aykut Kocaman’ın da hataları olabilir ve tabi ki zaman zaman eleştirebiliriz, ancak kötülükle beslenen zavallıların anlayamadıkları ve görmedikleri birşey var ki, Fenerbahçe’li artık bu oyunlara gelmeyecek kadar bilinçli. Hocasını eleştirse de asla desteğini çekmez ve çakallara yem etmez. Çünkü bilir ki Aykut Hoca bu kulübün KOCAMAN gururudur.