21 Mayıs 2012 Pazartesi

BURASI TÜRKİYE CUMHURİYETİ




“Burası Türkiye İsrail Değil”... İsrail polisinin, Filistin halkına kullandığı orantısız güç, bir dönemler haber kanallarından hiç eksik olmazdı. Hepimiz içimiz ezilerek izlerdik o görüntüleri. İşte bu görüntülerin tavan yaptığı dönemlerde tribünlerde olan kişilerden, herhalde bu sloganı hatırlamayan, hatta polisin azıcık sertleştiği anlarda söylemeyen de yoktur. Ancak 12 Mayıs gecesi, Fenerbahçe taraftarı polisten öyle bir zulüm gördü ki, bunu televizyonlarından izleyen Filistin halkı, şimdi muhtemelen İsrail’de yaşadığı için şükrediyordur, hatta sert bir müdahale ile karşılaştığında “Burası İsrail Türkiye Değil” sloganını atmaya başlamıştır bile, diye düşünüyorum.

12 Mayıs akşamı, henüz maç başlamadan, Bağdat Caddesi, Kalamış ve stadın önü yine sarı laciverte boyanmış, genci yaşlısı, kadını erkeği herkes bayram havasında üzerlerinde formalarla sokaklara dökülmüştü. Taraftarda en ufak bir negatiflik, taşkınlık, hatta stres bile yoktu. Maçın sonucundan çok takımlarının o ana kadar verdiği mücadele önemliydi onlar için. Kızdıracak, kavga edecek, tahrik edecek rakip taraftarda zaten uzun zamandır stada alınmıyordu. Sözün özü herşey güllük gülistanlıktı. Ta ki polis gereksiz şekilde asabiyet yaratana kadar. Gerçi bu son aylarda hep olağan birşeydi. Çağlayan’a desteğe gidilir, polisten plastik mermi yenir, Sarı Meleklerin Avrupa Şampiyonluğu ile döndüğü gün havaalanına karşılamaya gidilir, melekleri taşıyan otobüs polisler tarafından tekmelenir ve biber gazı sıkılır ve bu gayet normal karşılanırdı bazı çevrelerce. Maç günü de o günün sonunda olacaklar, polisin sert tavrı sayesinde belli olmuştu.

Maç başladı, statta en ufak bir taşkınlık yoktu, devre oldu yine sadece destek sesleri yükseliyordu tribünlerden. Ve maç bitti, hem de istenmeyen bir beraberlikle, yani şampiyonluk yarım puanla kaçırılmış oldu, ama yine en ufak bir taşkınlık olmuyordu statta. Melo ve Eboue uygunsuz hareketlerle karakterlerini belli ederken bile statta sadece Fenerbahçe’ye alkış vardı. Açıkcası bunu ben bile beklemiyordum. Sonra her ne olduysa o kendini bilmez polisin ilk darbesi ve sonucunda başlayan arbedeyle başladı. 3 Temmuzdan beri her ortamda polisin orantısız güç kullanmasıyla mağdur olan Fenerbahçe taraftarı, o an yaşanan üzüntünün ve uğranan haksızlığında etkisiyle çileden çıktı ve polisi protestolara başladı. Poliste cevabını özürlülerin ve çocukların çok olduğu yere biber gazı sıkarak verdi. Bu arada stadı terkeden taraftarlarda aynı muameleye stad çıkışında maruz kalıyorlardı. Tribünlerde nefes alınamıyor, stadın dışına aynı sebeple çıkılamıyor, koridorlar da insanlar perişan, çocuklar ağlıyor, engelliler yerinden kımıdayamıyor ve en kötüsü astım ve solunum yolu hastalığı olanlar hayatta kalma mücadelesi veriyorlardı. İşte herşey tam da burada patlak verdi. Taraftarların bir kısmı kendilerini sahaya attı, bir kısmıda izdihamı göze alarak stad dışına çıkmaya çalıştı. Her iki kesimde can derdindeyken, bir de polisin coplu saldırısına uğradılar. Kadın erkek, çoluk çocuk demeden herkese aynı muamele reva görülürken, kimse kusura bakmasın insanlarda buna isyan etmeyecek değildi ve toplum psikolojisi ile bu isyan heryeri savaş alanına çevirdi. Sonuç olarak tanıdığım tanımadığım birçok kadın, erkek, çocuk, polis, güvenlikçi geceyi hastanede geçirmek zorunda kaldı. Tek teselli bu geceden, tarihe kara leke olarak yazılacak bir ölüm haberinin gelmemesiydi. 

Sonuç olarak, duyduğum kadarıyla, güvenlik güçlerinden bazı kendini bilmezlerin neden olduğu bu olaylar, mağdur olan taraftarlarımız tarafından yargıya taşınmış ve taşınmaya devam etmekteymiş. Umarım yüce adaletimiz bu davaların sonucunda vereceği kararla herkese bir kez daha gösterir ki BURASI TÜRKİYE CUMHURIYETİ’dir ve burada herkesin sığınacağı bir adalet vardır.


 Son olarak bir konuya daha değinmek istiyorum. Başkanımızın 20 Mayıs günü yapılan  genel kurulda rekor oyla tekrar görevine devam ediyor olması, Fenerbahçe’nin bu süreçte tek yürek olduğunun kanıtıdır. Birilerinin ima ettiği gibi kongre üyeleri desteğini çekmemiş, tam aksine Başkanına ve Fenerbahçe’sine tüm benliğiyle destek vermeye devam etmiştir.  Sayın Başkanımı canı gönülden tebrik ediyorum ve Çağlayan’da ki bekleyişimizin kendisi çıkana kadar süreceğini tekrar tekrar  herkese duyurmak istiyorum. Allah Sabır Vermeye Devam Etsin Başkanım!