3 Temmuz sabahında yaşadıklarımızdan sonra, değil futbol maçı, sporun herhangi bir dalını yorumlamaktan bile hiç haz etmiyorum açıkcası. Başkanımın, Türk sporunu geliştirmek için bütün mesaisini harcarken, komik nedenlerle hapse düşmesi, sadece beni değil, aklı selim düşünen herkesi spordan soğuttu adeta. Bu süreçte sevindirici tek bir şey vardı o da, Fenerbahçe taraftarının dosta düşmana örnek olarak gösterilmesi gereken beraberliğiydi. Beraberlik deyince aklıma geldi, bir de geçtiğimiz ay ki derbi vardı, sonucu beraberlikle bitip, rakibimizi sokaklara döken. 3 Temmuz sonrası maç yazmama kararı aldığım için, derbideki futbolu yazmayacağım, ancak maç içinde yaşanan, bazı olaylar vardı ki bahsetmemekte olmazdı. Nedendir bilinmez, basınımız, olaylardan bahsederken, sebep olan baş kahramanları es geçti. Fenerium altta, Galatasaray yedek kulübesinin önünde olan biri olarak işte size derbinin ve yaşanan bazı olayların detayları.

Her neyse, maça dönecek olursak, 2-2’li beraberlikle sonuçlandı. Bu sonuç Fenerbahçe’lileri üzerken, Galatasaray’da bir bayram havası yaşattı. Duyduğuma göre Floraya’da sabaha kadar meşaleler, şarkılar eşliğinde beraberlik kutlamaları yapılmış. Bir Fenerbahçe’li olarak rakibin bu hareketi bile benim neden Fenerbahçe ile gurur duyduğumu, neden Fenerbahçe’li olduğumu en iyi şekilde anlatıyor. Çünku bir Fenerbahçe'linin sevindiği tek BERABERLİK, 3 Temmuz'dan beri, verdiği savaşta dosta düşmana gösterdiği BERABERLİK olabilirdi ancak. Bu sebeple kendimle ve tüm taraftarımızla binlerce kez daha gurur duydum.
Son olarak eğer okuyorsa, bir kaç cümlede Başkanıma yazmak istiyorum. Büyük Başkanım, umarım bu ay derginin bu sayısını, ofisinizde veya evinizde, sevdiklerinizle beraber okuyor olursunuz. 30 Mart günü Çağlayan’da sizi bekliyor olacağız ve adalet tecelli ederse hep beraber oradan ayrılacağız, lütfen siz moralinizi yüksek tutun, biz taraftarlar her zaman yanınızdayız ve sizi çok seviyoruz.