Yer sarı, gök lacivert olurdu Kadıköy'de maç günleri. Herkes formasını giyer çıkar gündüzden sokaklara, maç heyecanını, coşkusunu yaşardı, ailesiyle, sevgilisiyle veya dostlarıyla beraber. Belki önce Kalamış'a inilir orada yemekler yenilir veya Bağdat caddesinde üzerinde çubukluyla yürüyüşler sonrası bir kafede, çay kahve içilirdi. Ufak ufak tezahuratlar başlar, maç havasına girilirdi, sokaklarda. Maç bileti olan şanslı azınlık oralardan stada doğru yürümeye başlar, diğerleri de doğru maçı izleyecekleri mekanlara veya evlerine doğru yolakoyulurdu. Herkesin içinde aynı heyecan, aynı coşku ve maç galibiyetle sonuçlansın diye aynı dualar, dinler, ırklar ayrıda olsa, aynı amaç uğruna dileklerde bulunulurdu. Genellikle öfke değil, coşku hakim olurdu gözlere ve yüreklere. Kısacası maç günü Kadıköy'de karnaval demekti, eğlence demekti, heyecan demekti. Maç günü Kadiköy'de en çok beklenen gündü. Hem de çok yakın zamana kadar!
Daha sonra bir kara bulut çöktü Kadıköy'e. Ve bir sabah uyandığımızda Fenerbahçe için varını yoğunu ortaya koyanlar özgürlüklerinden olmuş, yargılanmak üzere tutuklanmıştı. Gazetelerde boy boy resimler ve iddialar yer alıyordu, ancak olayın nedenini, iddiasını açıkça bilen yoktu. Daha iddianamesi bile açıklanmadan, savunma hakkı bile verilmeden onlarca kişi tutuklanmıştı. Hala da bu skandal adaletsizlik düzeltilmiş değil. Fenerbahçe taraftarıyla, işte böyle bir zamanda buluştu, statta. Her çalan marşta, söylenen tezahuratta, akan gözyaşında bu haksızlıklara isyan vardı Kadıköy'de ki ilk taraftarlı maçta, ve herkes emindi ki, Başkanı, Yöneticileri ve Neferleri adaletli bir şekilde yargılanma sürecine girmeden de bu öfke, gözyaşı ve isyan dinmeyecekti. Hiçkimse bundan daha kötüsünün başımıza gelebileceğine ihtimal vermiyordu.
Ancak Kadıköy'de ki o kara bulutlar, bir sonbahar günü tüm Türkiye'yi sardı malesef. 20 Ekim sabahı, öyle bir haber geldi ki doğudan, içimiz öyle bir yandı ki duyduklarımızdan, işte bu üzüntüyü hiçbirşeyle karşılaştıramazdık. 24 tane gencecik vatan evladı, teröre kurban gitmişti ve şehitlik mertebesine yükselmişlerdi, henüz hayatlarının baharlarındaydılar, annelerinin bir taneleriydiler ve babalarının gelecekteki gurur kaynakları olacaklardı. Neden? Bizler evimizde rahatça uyuyalım diye! Neden? Ay ve Yıldız ilelebet bu topraklarda dalgalansın diye Neden? Bu vatan bölünmesin diye!
Astsubay Kıdemli Başçavuş İbrahim Geçer - Konya (Akşehir)
Jandarma Üsteğmen Murat Bek (Yozgat)
Jandarma Er Koray Özel - Adana (Feke)
Uzman Çavuş Mustafa Aslan - Çorum
Jandarma Komando Onbaşı Yavuz Çoban - Aksaray
Er Eyüp Çolakoğlu - İstanbul
Piyade Astsubay Bilal Özcan - Bilecik
Jandarma Er Koray Özel - Adana (Feke)
Uzman Çavuş Mustafa Aslan - Çorum
Jandarma Komando Onbaşı Yavuz Çoban - Aksaray
Er Eyüp Çolakoğlu - İstanbul
Piyade Astsubay Bilal Özcan - Bilecik
Jandarma Çavuş Birol Elmas - Sakarya
Piyade Er Ufuk Bozkurt - Kırklareli (Vize)
Jandarma Komando Er Süleyman Kalkan - Isparta (Yalvaç)
Jandarma Komando Er Mehmet Çetin - Aydın (Nazilli)
Jandarma Er Mesut Cengiz - Hatay (İskenderun)
Er Mehmet Ağgedik - Elazığ
Er Reşit Ercan - Elazığ
Piyade Er Ufuk Bozkurt - Kırklareli (Vize)
Jandarma Komando Er Süleyman Kalkan - Isparta (Yalvaç)
Jandarma Komando Er Mehmet Çetin - Aydın (Nazilli)
Jandarma Er Mesut Cengiz - Hatay (İskenderun)
Er Mehmet Ağgedik - Elazığ
Er Reşit Ercan - Elazığ
Uzman Çavuş Halil Özdoğru - Sinop
Piyade er Fikret Özel - Samsun
Jandarma Er Fevzi Kazak - Gaziantep
Piyade er Fikret Özel - Samsun
Jandarma Er Fevzi Kazak - Gaziantep
Er Yunus Yılmaz - Ankara
Piyade Çavuş İdris Çam - Kahramanmaraş
Er Hüseyin Güldal - Kocaeli
Jandarma Piyade Onbaşı Soner Ateşsaçan - Artvin (Yusufeli)
Onbaşı Mesut Kazanç - Erzurum
Er Ramazan Akın - Ağrı (Hamur)
Piyade Er Ahmet Tuncel - Bitlis (Mutki) Piyade Çavuş İdris Çam - Kahramanmaraş
Er Hüseyin Güldal - Kocaeli
Jandarma Piyade Onbaşı Soner Ateşsaçan - Artvin (Yusufeli)
Onbaşı Mesut Kazanç - Erzurum
Er Ramazan Akın - Ağrı (Hamur)
.... ve tüm diğer şehitlerimiz;
Hepinizin mekanı cennet olsun, size söz veriyoruz ki, canınızı verdiğiniz bu uğurda bizlerde canımızı vermekten hiçbir zaman çekinmeyeceğiz. Rahat uyuyun ve ruhunuz şaad olsun.
Bu üzüntüden sonra ne maçın heyecanı kaldı içimizde ne de zaten uğranan haksızlıklardan dolayı takmadığımız maç sonucunun bir ehemniyeti. İşte tam da bu üzüntüyle, isyanla, öfkeyle maça gitmeye hazırlanırken, maç sabahı, herşey üstüste geliyor dedirten, o haber geldi. Kara bulutlar, dağılmaya başlamadığı gibi, daha da çoğalmıştı. Van'da 7.3 büyüklüğunde deprem! Ve 50'nin üstünde hayatını kaybeden ve yüzlerce yaralanan vatandaşımız! Hayatını kaybedenlere Allah'tan Rahmet, Ailelerine baş sağlığı dilemekten ve elimizden geldiğince maddi yardım etmekten başka çaremiz yok malesef. Bunun üstüne de ne yazsak malesef birşey ifade etmeyecek.
Maç saati gelip çattığında, Fenerbahçe ikinci kez taraftarıyla buluşacağı gün, alınan şehit haberleri, deprem felaketi, Kadıköy'de ki 3 Temmuz sonrası hüzünü kat ve kat arttırmıştı. Sarı lacivert olan tribünlerde hakim renk bu sefer siyahtı ve ellerde sadece Türk bayrakları, dillerde milli marşlar vardı. Zaten böyle bir haftada nasıl futbol düşünülebilirdi ki? Takım sahaya simsiyah t-shirtlerle çıktığında, ellerinde de bir pankart vardı futbolcuların. Önce maraton tarafına gösterdiler. Merakla ne yazılabilir, ne ifade edilebilir böyle bir günde diye düşünürken, benim oturduğum tribüne çevrildi pankart. Tam da aklımdan geçen, duygularıma tercüman olan şey vardı siyah pankartın üstünde. Hiçbirşey! Bomboş siyah bir pankarttan başka ne daha iyi anlatabilirdi ki duygularımızı, öfkelerimzi ve hüznümüzü. Düşünenlerin eline sağlık. Ve maç başladı, duygusuzca, ruhsuzca ve isteksizce. Her iki takım oyuncularıda, yabancısıyla, Türküyle öylesine bir maç oynadı işte! Ve o pankart gibi bir sonuçla son düdük çaldı. Akılda kalan tek şey, şehitlerimiz, depremde giden canlar ve terör örgütüne duyulan öfke oldu.
Umarım bu kara bulutlar, ülkemin ve camiamın üzerinden bir an önce kalkar ve bu sene başladığından beri özlemini çektiğimiz güzel Kadıköy günlerine geri döneriz, Devletimizin ve Adaletimizin ülkemize ve bireylere sağladığı can, mal ve özgürlük haklarıyla birlikte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder