Fenerbahçe Bursaspor maçından iki gün önce, pazar günkü maça Ankara'dan uçakla gitmeye karar verdim, ancak cuma akşamı uçak biletimi almayı unuttum. Cumartesi akşamüstü, eşim Hande'ye maça gideceğimi ama arabaylamı, uçaklamı gideceğime karar veremediğimi söylerken, üç buçuk yaşında ki oğlum Eren, en sevimli haliyle yanımıza geldi ve "Baba ben de seninle İstanbul'a maça gelmek istiyorum" dedi. Daha önce hiç annesi olmadan gece kalmamıştı, bu yüzden başta ciddiye almadık, ama O ısrarla gelme isteğini yineliyordu. "Tamam" dedim, "ama bir şartım var!, gece ağlamak veya maçta gidelim demek yok" dedim. O'da söz verdi. Tabi üç buçuk yaşında bir çocuğun sözüne ne kadar inanılır bilinmez ama ben de "Olur" deyiverdim. Annesi hayretler içinde bana bakarken, beş dakika sonra uçak biletlerimiz bile hazırdı. Sonumuz hayrolsun dedik ve yattık.
Havaalanında |
Ertesi gün, yani maç günü saat 13:00 uçağı için havaalanına gittik, Eren biraz hareketli çocuk olduğu için, CIP'den giriş yapalım, böylelikle daha rahat ederiz diye düşündük ve biletlerimizi, ona göre aldık. Kapıdan girdiğimizde, salonun hemen hemen tümü Fenerbahçe formalı insanlarla doluydu. Eren formaları görünce, kendisinin de forma giymek istediğini söyledi ve ısrarla bana çantadan formasını çıkarttırdı. Görevliler Eren'e ilgi gösterdikçe Eren daha da havaya girip sevimlilikler yapıyordu. Daha sonra havaalanı görevlilerinin de yardımıyla formasını giydi ve yer hostesleriyle resim çektirdi. En korktuğum bölüm Eren'in uçakta yapacağı yaramazlıklardı, ancak hiç ummadığım kadar rahat bir uçak yolculuğu geçirdik ve bu Eren'le ilk defa olan birşeydi.
Maça gidiş |
İstanbul'a indiğimizde, herşey yolundaydı, halamlara gittik ve maç öncesi Eren'in maç sırasında bizi zora sokma ihtimali olan tuvalet olayını hallettik, formaları giyidik ve diğer maç ekibiyle buluşup, Kalamışta Kazancılar adlı restorana gittik. Maç önceleri, genellikle Fenerbahçe'lilerin buluştuğu yer olan Kalamış'taki bütün restoranlar da olduğu gibi Kazancılar'da da Fenerbahçe rüzgarı esiyordu. Eren'in gözler faltaşı gibi açılmış, tezahurat eden insanlara bakakalmıştı. Biz de eşlik etmeye başlayınca bunun bir oyun olduğu ve uyum sağlaması gerektiğine karar verdi, marşlara, kendi üslubuyla eşlik etmeye başladı. Bir anda bütün gözler Eren'e dönmüştü, çünkü inanılmaz şekilde adapte olmuş ortama, danslarla tezahuratlarla şova başlamıştı. Bir ara ayağa kalkmış diğer masalara gidip kolasıyla kadeh tokuşturuyordu. Yaşı küçük olmasına rağmen Eren'e benden daha iyi bakabilen küçük kuzenim Sena'da peşindeydi, zaten biraz da O'na güvenip yollamıştı eşim bizi İstanbul'a.
Yemekte Amigoluk Yaparken |
İçkiler yudumlandıktan ve ortam biraz daha hareketlendikten sonra, Eren'e bizim masadan biri rakı bardağı verdi "Hadi, çık masaya ve herkese şerefe yap" dedi. Ortama fazlasıyla ısınmış olan Eren'de hiç ikiletmeden denileni yaptı.(ama tadının acılığını bildiği için, içim çok rahattı, içmeye teşebbüs bile etmedi) Kadehi havaya kaldırır kaldırmaz, gördüklerime inanamadım. Bütün restoranda ki insanlar ayağa kalkmış ve Eren'e şerefe yapıyorlardı. Ortalık ta inlemeye başladı bir anda "Kaldırın Kaldırın Kaldırın Fenerbahçe İçin Kaldırın" diye ve bütün kadehler havadaydı. Eren'e baktım şok halinde kalmış ama kadehini de indirmiyordu aşağıya. Görevi bitene kadar kımıldamadan durdu. Biraz korkmuştu sanki, ama bizim güldüğümüzü görünce rahatlayıp dansetmeye başlamıştı. Sonra aynı şerefe olayını, defalarca kolasıyla denedi, ama istediği etkiyi yaratamadı, sonunda tekrar restoranda koşuşturmaya ve Sena'yı yormaya devam etti.
Maç Başlamadan önce |
Yemekler bitti, stada doğru yürümeye başlandı. Yer gök sarı lacivertti, 3ünden 73üne her yaştan insan vardı. Eren, palyaço şapkalı çocukları görünce, onlardan istedi, ancak lisanslı değil diye almadım, biraz daha tutturduktan sonra bende Fenerium'dan alacağımızı söyledim. Kalabalık arasına girince unuttu ve bizde stada girdik, atmosfer yine müthişti ve Eren çok eğleniyordu, tek üzüldüğüm, dönüp dönüp bana "Baba ne zaman gol diye sevineceğiz" diye sormasıydı. Bende en az O'nun kadar bekliyordum, o sevinci yaşamayı ama Eren'i de birazdan diye geçiştiriyordum. Geçiştire geçiştire maçı 0-0 bitirdik, malesef. Sonuç kötüydü bizim için ve ligde ikinci sıraya gerilemiştik, ancak Eren'in bütün oyuncular arasında Alex'i tanıyor olması, bence maçın ve günün en güzel olayıydı. Isınmaya çıktıklarında sordum "Alex nerde diye" ve direk gösterdi. Emeklerim boşa gitmemiş ve Eren'e de sevdirmiştim Fenerbahçe'yi ve Profesorümüz Alex'i.
Maç çıkışı |
Maçtan üzüntüyle dönerken, Eren yine Fenerium'da satılmayan palyaço şapkalarından gördü ve istedi, bu sefer hayır diyemezdim çünkü bütün gece bir gol beklemişti oğlum ve malesef görememişti beklediği golü, bende bir defaya mahsus, sokaktan lisanssız bir ürün aldım oğluma. Daha sonra halamların evine gittik ve geceyi orada geçirdik. Saat gece 1:30'a kadar uyumadı Eren. Dilinde de Fener Gol Gol Gol Şampiyonluk Geliyor tezahuratı vardı. Neyse ki anne diye tutturmadı, yani bu seyahatte ikinci korktuğumda başımıza gelmedi ve sonunda yorgun düştü horlaya horlaya uyumaya başladı. Ertesi gün kalabalık bir şekilde arabayla döndük Ankara'ya. Hiç ummadığım kadar keyifli, sonucu kötü olsa da paha biçilemez bir maç yolculuğu oldu benim için. Hayatımda hep hayal ettiğim ancak kendi babamla yapamadığım maç seyahatimi daha önce iki kere daha yapmama rağmen, sadece ve sadece oğlumla ikimizin ilk defa yapması müthişti. Dönüş yolculugunda arabadakilere ve bana kabus yaşatsa da, en kısa zamanda tekrarlamak istiyorum bu müthiş seyahati ve her babaya şiddetle tavsiye ediyorum, tabi ki sadece Fenerbahçe stadı gibi, modern ve uygar stadı olan takımların taraftarı babalara. Ayrıca bu hayalimi gerçekleştirsem de sırada ikincisi var, yani küçük oğlum Kerem. O'nun da bize katılacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum, lütfen çabuk büyü Kerem ve ekibimizi üçleyelim.....
Maça Gideceği Günü Bekleyen Kerem.... |
Son olarak beni tarif eden tezahuratı yazmak istiyorum.
".....bir gün girsek biz mezara, gozümüz kalmaz arkada, evlatlarıma miras bu sevda"
herşeyden önce muhteşem bir baba oğul ilişkisini yaşadım yazınızla..3.5 yaşındaki Eren harika bir anıyı yaşadı ve hatta fanatik Fenerbahçe'li olma yolundaki ilk adımını attı belki de..bundan sonraki tüm maçlarımızda bol gollü sevinçleri oğullarınızla birlikte yaşamanız dileğimle...
YanıtlaSilPELİN KOZAN
Teşekkür Ederim, Darısı Başınıza :))
YanıtlaSilgözlerim doldu Oktay Ünsal, tebrik ederim, çok güzel yazmışsın :)
YanıtlaSilİpek Hattat
Tesekkur ederim Ipek Hattat, o senin kalbinin guzelligi :)
YanıtlaSil